Millet Kütüphanesi
Camiden Fevzi Paşa Caddesi’nin diğer tarafına geçince ulaşacağınız Millet Kütüphanesi, Diyarbakır doğumlu bir gezgin ve kitapsever olan Ali Emiri Efendi (1857-1924) tarafından kurulmuş. Tarihi 1700’lere dayanan eski Feyzullah Efendi Medresesi’nin ev sahipliği yaptığı kütüphane, 2008’de tamamen restorasyondan geçti. Çeşmeler ve palmiyelerle süslü zarif avlusu medreseye çıkan merdivenlere bakıyor. Medresedeki iki kubbeli dershaneler ciddi bir koleksiyonu barındırıyor.
Yaklaşık 7.000 el yazması ve 20.000 kitaplık bir koleksiyonun içinde, değerli hatlar, fermanlar ve beratların yanı sıra, ilk basımlar ya da nadir rastlanan Arapça kitaplar da bulunuyor. Buradaki en önemli parçalardan biri ise XI. yüzyılda elyazması olarak Bağdat’ta hazırlanan ilk Türkçe sözlük olan Divan-ı LögatPtTürk. Kaşgarlı Mahmud’un eseri sadece sözlük değil, Türk tarihine de ışık tutan bir eser ve dünyada tek nüsha halinde. Giriş ücretsiz ama girerken çantanızı bırakmanız gerekiyor.
Türbeler
Birçok ünlü, tarihi şahsiyetin gömülü olduğu, Fatih Camii’nin türbelerinde göreceğiniz Osmanlı mezartaşı koleksiyonu Eyüp’tekiler kadar ihtişamlı. Bu tarihi kişiler arasında, 1877’de Rusların beş aylık Bulgaristan/ Plevne kuşatmasından sağ çıkmış, her iki tarafın da kahraman gözüyle baktığı, büyük Osmanlı komutanı Gazi Osman Paşa da (1832-1900) var. İstanbul’da ölen Paşa’nın türbesi, günümüzde Sirkeci’deki Legacy Ottoman Hotel’e ev sahipliği yapan muhteşem binanın da mimarı olan Kemaleddin Bey tarafından inşa edilmiş. Burada tarihçi ve devlet adamı Ahmed Cevdet Paşa (1865-1935) gazeteci ve yazar Ahmed Mithad Efendi (1844-1912) de yatmakta.
Mimar Atik Sinan ise Edirnekapı’daki Kumrulu Mescid’de gömülü. Buradaki kitabede, camiyi tamamladıktan bir yıl sonra idam edildiği yazılı. Osmanlı seyyahı Evliya Çelebi anılarında, cami bittiğinde Ayasofya ile kıyaslandığını ve onun kadar yüksek olmadığı görüldüğünde Mimar Atik Sinan’ın ellerinin kesildiğini yazmış. Ne kadar inanılır bilinmez ama bir rivayete göre: Atik Sinan bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed’i kadıya şikâyet etmiş, kadı tarafları dinledikten sonra padişahın haksız olduğuna hükmedip mimara yüklüce bir para cezası ödenmesine karar vermiş. Rivayet, Fatih’in bu cezaya itirazsız uyduğunu söylüyor. Türbeler özellikle güllerin açtığı dönemde çok güzel oluyor.
Amcazade Hüseyin Paşa Camii
Fevzi Paşa Caddesi’nden Karagümrük’e doğru ilerlerseniz Eski Saraçhane Sokağı sapağına varmadan Dül-gerzade Camii’ni göreceksiniz. Burada ayrıca bakımsız ama çok güzel bir cami var; Amcazade Hüseyin Paşa Camii, medresesi, mescidi, kütüphanesi, çeşmesi ve sebiliyle hala bir külliye görünümünde. II. Mustafa’nın 1697’den 1702’ye kadar sadrazamlığını yapan, şehrin en zengin ve en seçkin ailelerinden olan Köprülülerden Hüseyin Paşa için yapılmış. Boğaz’daki en eski yalı da. Paşa’nın adını taşıyor. Hesapta bina Türk Yapı Müzesi’ne ev sahipliği yapıyor. Müzeyi açık bulursanız bana da haber verin.
Fatih Heykeli’nin tam karşısında ana cadde üzerinde küçük bir park var; arkasında da Ayios Polyeuktos Kilisesinin kalıntıları yer alıyor. Son Batı Roma İmparatoru Anikius Olybrius’un kızı (430-472) Anikla Juliana için inşa edilmiş. Parkta dağınık halde duran eski sütunlar ve parçalan muhtemelen bu kiliseye aitmiş.
Parkın tam karşısında Bozdoğan Su Kemeri’nin önünde, I. Ulusal Mimari akımının son zamanlarda restore edilmiş iki çarpıcı örneği var; eski Fatih Belediyesi ve İtfaiye binası. Her ikisinin de tarihi 1914’e uzanıyor ve Kositantinos Kyriakides tarafından inşa edilmişler. Ayrıca İtfaiye j bünyesindeki Kont Szechenyfil İtfaiye Müzesi’ni de ziyaret edebilirsiniz. Önlerinde de 1916’da Vedat Tek tarafından yapıları Tayyare Şehitleri Anıtı’nı görebilirsiniz.
Kont Szechenyi İtfaiye Müzesi
Cumartesi ve pazar günleri dışında 08.30-16.30 saatleri arasında ziyarete açık. Kont Odön Szechenyi, 1871 yılındaki büyük İstanbul yangınında itfaiye teşkilatını yapılandırması için Sultan Abdülaziz tarafından Macaristan’dan getirtilen bir soylu. İtfaiye teşkilatını yapılandırdıktan sonra “paşa” unvanıyla taltif edilmiş. Kont Szechenyi Müzesinde yaklaşık 200 yıl öncesine kadar İstanbul’da kullanılan yangın söndürme aletleri ve tulumbalar ile tulumbacı ve itfaiyeci kıyafetleri sergileniyor.
Hırka-i Şerif Camii
Bu zarif cami o dönemin Batı tarzını yansıtır şekilde inşa edilmiş. 1851’de Sultan Abdülmecid tarafından Yemen’de yaşayan sofu bir dindar olan Veysel Karani’nin elindeki Hz. Muhammed’in hırkası için yaptırılmış.
1611’de Sultan I. Ahmed küçük bir odada muhafaza edilen hırkayı İstanbul’a getirmiş. Bugün, diğer kutsal emanetler caminin karşısındaki küçük binada sergileniyor. Hırka, ise caminin içindeki bir bölümde muhafaza ediliyor ve her Ramazan ayının ilk Cuma gününden son gününe kadar ziyarete açılıyor. Karani soyundan gelen biri ilk Cuma kapıyı ziyaretçilere açıyor. Bu hırkayı Topkapı Sarayı’nda Kutsal Hazineler Dairesi’nde sergilenen Hırka-i Saadet ile karıştırmayın.
Eğer camiye Fevzi Paşa Caddesi’nden gelirseniz Mesih Mehmed (Ali) Paşa Camii’nin güzel avlusundan geçersiniz. Bu cami 1585-1586 yıllarında muhtemelen Mimar Sinan tarafından yapılmış. Türbenin banisi 90 yaşında III. Murad’ın sadrazamı olan Mesih Mehmed (Ali) Paşa. Abdest alınacak şadırvanın olmasını beklediğiniz yerde Paşa’nın türbesi var, çeşmeler avluyu çevreleyen revakların iç kısmında bulunuyor. Dikdörtgen yapıda olan caminin özellikle mihrap ve mimberindeki sanatçılığa dikkat edin.