8 Mart 2016 Salı

Yedikule Zindanları ve Civardaki Tarih

Yedikule


İmparator I. Theodosios ziyarete gelen diğer Ülkelerin Kral ve maiyetlerini görkemli bir şekilde karşılamak amacıyla bir zafer takı olarak “Altın Kapı”yı inşa ettirmiş. Daha sonra tahta geçen oğlu, dört kulesi olan arkadaki kaleyi bu kapı ile birleştirmiş. Fetihten sonra Fatih Sultan Mehmed’in de üç kule eklemesiyle bugünkü halini alan Yedikule Zindanları Türkiye’nin en eski açık hava müzelerinden biri. Osmanlı döneminde ilk olarak Hazine-i Hümayun (Osmanlı hâzinesinin tutulduğu yer), daha sonraları da hapishane olarak kullanılmış. Padişahın gözünden düşen kişiler burada idam edilip kesik başları girişte yer alan kanlı kuyuya atılırmış. Kapalı-çarşı ile Mısır Çarşısı arasındaki yokuşa adını veren Mahmud Paşa 1474’te burada boğdurulmuş. İmparatorluğun en yenilikçi padişahlarından I olan 17 yaşındaki Sultan Genç Osman da 1622 yılında bir Yeniçeri ayaklanmasında Yedikule’de t öldürülmüş.


Yazılı Kule olarak da bilinen Büyükelçiler Kulesi zindan olarak kullanılan iki kuleden biri. Bu özelliğinden ötürü duvarlarında yabancı ülkelerden gelip de sultanı kızdırdığı için hapse atılmış olan mahkumların yazdıklarını görmeniz mümkün. Bu yazıların arasında Napolyon Savaşları (1803-1815) sırasında mahkum olan ve anılarını yazdığı kitapta toplayan Fransız Francois Pouqueville’inkiler de (1770-1838) var.


Zaman zaman açık hava konserlerinin düzenlendiği Yedikule’nin kale duvarlarından görülen manzara nefesinizi kesecek güzellikte… Kulenin bakımsızlığı ise ne yazık ki içinizi acıtacak.


Altın Kapı (Porta Aurea)


Yedikule surları içinde inşa edilen, Bizanslıların Porta Aurea dediği Altınkapı Via Egnatia’ya geçiş sağlarmış. İlk olarak, 388 yılında İmparator I. Theodosios’un Magnus Maximus karşısında kazandığı zaferin anısına üç bölümlü bir kemer olarak yapılan kapı, 408’de İmparator II. Theodosios tarafından şehri çeviren duvarlarla birleştirilmiş. Heykel ve yazıtlarla süslenmiş olan kapı, ismine uygun şekilde altın kaplıymış. Sadece zafer kazanıldıktan sonra imparator ve generallerinin geçiş yaptığı zamanlarda açılan kapı, diğer zamanlarda kapalı tutulurmuş.


Kapı, son olarak 1261 yılında İmparator VIII. Michael Palaeologos’un geçişiyle imparatorluğun IV. Haçlı Seferi’nden sonra kaybettiği gücünü geri kazanmasını kutlamak için kullanılmış. Altın Kapı ilk restoratör kadınlardan olan Cahide Tamer tarafından restore edilmiş.


Kazlı Çeşme


1453 yılında İstanbul’u kuşatan askerler suya ihtiyaç duydukları bir gün uçan kaz sürüsünü takip ederek suya ulaşmışlar. 1537 yılında Kazlı Çeşme Yedikule’nin biraz dışında hikâyede sözü geçen kazların suyu gösterdiğine inanılan yere yapılmış. Sonraları dericilerin kullandığı bir yer haline gelen bölgede sanayi 1993 yılına kadar devam etti, ardından dericilerin çoğu Tuzla’ya taşındı. XVII. yüzyıl gezi yazarı Evliya Çelebi, anılarında, burada yaşayan insanların deri işlemesinden kaynaklanan berbat kokuya alıştığını ve zamanla kokuyu hissetmediğini yazmış.


Belgrad Kapı


Kanuni Sultan Süleyman’ın 1512 yılında Belgrad’dan alınan savaş esirlerini buraya yerleştirmesi nedeniyle kapı bu adı almış. Duvarların hemen ardında uyku problemi çekenlere yardım ettiğine inanılan Uykulu Muhittin Efendi’ye adanmış bir de türbe var.


İstanbul’un fethi kutlamalarının her yıl 29 Mayıs’ta burada yapılmasına rağmen duvarların restorasyonuna gereken özen maalesef gösterilmemiş, kaba işçilik hemen göze çarpıyor. Renkli törenlerin her ayrıntısını seyretmek istiyorsanız sabah erken saatlerde gelin.


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.